10.000 adet A5 föy ve 10000 adet 50×70 ebatlarında afiş baskı işi hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2007/2029
K. 2008/1483
T. 7.3.2008
- İŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Davaya Dayanak Alınan Faturanın Kesinleşmiş ve Tarafları Bağlayıcı Olduğunun Kabul Edilebilmesi İçin Fatura Konusu İşle İlgili Yanlar Arasında Sözleşme Yapıldığının Yasal Delillerle Kanıtlanması Gerektiği )
- FATURANIN NİTELİĞİ ( Kesinleşmiş ve Tarafları Bağlayıcı Olduğunun Kabul Edilebilmesi İçin Fatura Konusu İşle İlgili Yanlar Arasında Sözleşme Yapıldığının Yasal Delillerle Kanıtlanması Gerektiği – İş Bedelinin Tahsili )
- FATURANIN KARŞI TARAFA TEBLİĞ EDİLMİŞ VE İTİRAZ EDİLMEMİŞ OLMASI ( Yanlar Arasında Akdi İlişkinin Kurulmuş Olduğunu İş Bedelinin İstenebilir Olduğunu Kanıtlamadığı – İş Bedelinin Tahsili )
6762/m.23
818/m.366
1086/m.288,289
ÖZET : Davaya dayanak alınan faturanın Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince kesinleşmiş ve tarafları bağlayıcı olduğunun kabul edilebilmesi için, fatura konusu işle ilgili yanlar arasında sözleşme yapıldığının yasal delillerle kanıtlanması ve bedeli uyuşmazlık konusu işin de kabul edilebilir yeterlikte iş sahibine teslim edildiğinin yüklenici tarafından kanıtlanmış olması zorunludur. Mahkemenin kabulünde ve somut olayda olduğu gibi, açıklanan koşullar gerçekleşmeden sadece faturanın karşı tarafa tebliğ edilmiş ve itiraz edilmemiş olması yanlar arasında akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu, iş bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamaz.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı-k.davalı S/K Medya Reklamcılık Basım Org. Pazarlama San. ve Tic.Ltd.Şti. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı-karşı davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Karşı davada; 21-24 Ekim 2004 tarihleri arasında “Avrupa Zihinsel Engelliler Futbol Şampiyonası” düzenleme işini yüklenen davacı-karşı davalının bu organizasyon işinde kullanacağı 10.000 adet A5 föy ve 10000 adet 50×70 ebatlarında afiş baskı işini karşı davacı şirkete yaptırdığı ve iş bedeli tutarını içerir 14.10.2004 tarih 812.236 numaralı ve 3.514.755.080 TL. tutarlı faturanın ihtarname ekinde karşı tarafa tebliğ edildiği ileri sürülerek; 18.11.2004 temerrüt tarihinden itibaren belirtilen alacağın %42 ve değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan tahsili istenmiştir.
Karşı davalı vekili, karşı dava konusu yapılan işle ilgili yanlar arasında sözleşme yapılmadığını ve bedeli uyuşmazlık konusu olan işin karşı davacıya yaptırılmadığını savunarak varlığı ileri sürülen akdi ilişkiyi inkar etmiş ve davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı-karşı davacı tarafın davasının kabulüne ve davacı-karşı davalının davasının reddine karar vermiş ve verilen karar, davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Karşı davacı Derin Medya Reklam Danışmanlık ve İletişim Ticaret A.Ş. tarafından yanlar arasında yapıldığı ileri sürülen “sözlü sözleşme” Borçlar Kanunu’nun 355. maddesinde tanımlandığı üzere; niteliğince bir “eser” sözleşmesidir. Uyuşmazlık konusu sözleşme bedelinin tutarına göre, yanlar arasında kurulduğu ileri sürülen akdi ilişkinin varlığını HUMK.nun 288. maddesi gereğince, yasal ve yazılı delillerle karşı davacı kanıtlamakla ödevlidir. Somut olayda, karşı davacı yazılı sözleşmeye dayanmadığı gibi; “yazılı delil başlangıcı” niteliğinde bir belge sunmamıştır. HUMK.nun 289. maddesi gereğince, karşı tarafın açık onayı bulunmadığından; aynı Kanun’un 292. maddesi gereğince de yazılı delil başlangıcı niteliğinde belgeye dayanılmadığından yanlar arasındaki sözlü eser sözleşmesinin yapılmış olduğu, tanık delili ile kanıtlanamaz. Ancak; karşı davacı, dilekçesinde “sair kanuni delile” dayandığını açıklamış bulunduğundan yasal delil kapsamında “yemin” deliline dayanabilir. Bu yasal nedenle, yanlar arasında kurulduğu ileri sürülen akdi ilişkinin kanıtlanması için karşı tarafa yemin önerme hakkının mahkemece, karşı davacıya hatırlatılması gerekir. Yemin önerme hakkının kullanılması ve önerilen yeminin diğer tarafça eda edilmemesi veya karşı davacıya reddedilmesi ve karşı davacının yemin etmesi durumunda sözlü eser sözleşmesinin yapılmış olduğunun kabul edilebilir. Davacı-karşı davalı tarafından önerilen yeminin yerine getirilerek, akdi ilişkinin kurulmadığının yeminle açıklanması durumunda ise, davacının reddi gerekir. Davaya dayanak alınan faturanın Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince kesinleşmiş ve tarafları bağlayıcı olduğunun kabul edilebilmesi için, fatura konusu işle ilgili yanlar arasında sözleşme yapıldığının yasal delillerle kanıtlanması ve bedeli uyuşmazlık konusu işin de kabul edilebilir yeterlikte iş sahibine teslim edildiğinin yüklenici tarafından kanıtlanmış olması zorunludur. Mahkemenin kabulünde ve somut olayda olduğu gibi, yukarıda açıklanan koşullar gerçekleşmeden sadece faturanın karşı tarafa tebliğ edilmiş ve itiraz edilmemiş olması yanlar arasında akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu, iş bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamaz.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, karşı davacı tarafından varlığı ileri sürülen akdi ilişkinin kurulduğunun kanıtlanması olduğunu ve yapılan işin sözleşme hükümlerine, fen ve sanat kurallarına uygun olarak iş sahibine teslim ettiğini ve iş bedelinin istenebilir olduğunu ve iş bedelini gösterir faturanın kesinleştiğini tespit etmesi durumunda şimdiki gibi iş bedelinin tahsiline; akdi ilişkinin varlığının kanıtlanamaması durumunda ise, davanın reddine; iş bedelinin istenebilir olması ve faturanın kesinleşmemesi durumunda da bedelin Borçlar Kanunu’nun 366. maddesinde öngörülen yasal yöntemle belirlenmesi ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1. ) bentte belirtilen nedenle davacı-karşı davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2. ) bentte açıklanan sebeplerle diğer temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalı S/K Medya Reklamcılık Basım Org. Pazarlama San. ve Tic.Ltd.Şti.ne geri verilmesine, 07.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
380 adet 50x45x4,5 cm sfero döküm kanal ızgarası hususunda anlaşma yapıldığı hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2022/1992
K. 2023/2200
T. 6.6.2023
- ESER SÖZLEŞMESİ UYARINCA MENFİ TESPİT VE İSTİRDAT İSTEMİ ( Bozma İlamı Uyarınca Davacıdan Seçimlik Hakkı Sorulmuş Malların İade Edilerek Bedelinin İadesi Değil Hurda Bedelinin Düşülerek Ayıp Bedelinin Hesaplanması İçin Ek Rapora Gönderilmesi İstendiği – Taraflarca Teslim Edildiği Hususunda İhtilaf Olmayan Bozma Kapsamında da Ayıplı Olduğu ve Süresinde Ayıp İhbarında Bulunulduğu Kesinleşen Izgaraların Bilirkişiden Ek Rapor Alınması Suretiyle Hurda Değerinin Hesaplanarak Ödenen Bedelden Mahsubu İle Sonucuna Göre Karar Verileceği )
- AYIP BEDELİNİN HESAPLANMASI ( Menfi Tespit ve İstirdat İstemi – Taraflarca Teslim Edildiği Hususunda İhtilaf Olmayan Bozma Kapsamında da Ayıplı Olduğu ve Süresinde Ayıp İhbarında Bulunulduğu Kesinleşen Izgaraların Bilirkişiden Ek Rapor Alınması Suretiyle Hurda Değerinin Hesaplanarak Ödenen Bedelden Mahsubu İle Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği )
- MENFİ TESPİT DAVASI ( Eser Sözleşmesi Uyarınca – Bozma İlamı Uyarınca Davacıdan Seçimlik Hakkı Sorulmuş Malların İade Edilerek Bedelinin İadesi Değil Hurda Bedelinin Düşülerek Ayıp Bedelinin Hesaplanması İçin Ek Rapora Gönderilmesi İstendiği/Taraflarca Teslim Edildiği Hususunda İhtilaf Olmayan Bozma Kapsamında da Ayıplı Olduğu ve Süresinde Ayıp İhbarında Bulunulduğu Kesinleşen Izgaraların Bilirkişiden Ek Rapor Alınması Suretiyle Hurda Değerinin Hesaplanarak Ödenen Bedelden Mahsubu Gereği )
6098/m.470
ÖZET : Uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyulmuş, yapılan inceleme neticesinde 22.01.2015 tarihli d. iş bilirkişi raporunda ızgaraların kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ızgaraların tamamının mevcut olmadığı, raporun yalnızca 11 adet ızgara için düzenlendiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarı için gecikilmeksizin bildirilmesi gerektiği görülmekle ayıp ihbarı yapılmış ise dahi ayıplı olduğu iddia olunan ızgaraların davacıda olması ve iade olunamayacak olduğu dikkate alınarak ayıplı olan ızgaralar bulunmadığından ve değişik iş dosyası ile de tespit olunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de bozmaya uygun inceleme yapılmamıştır. Şöyle ki dosyanın tetkikinde her iki bozma ilamı neticesinde de eserin ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarı yapıldığı hususlarının kabul edildiği ve kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 15.01.2015 tarihinde yapılan keşif neticesinde 22.01.2015 tarihinde hazırlanan raporda teslim edilen ızgaraların tümünün fotoğraflandığı, içlerinden rastgele seçilen ızgara örneklerinin incelenmesi neticesinde ızgaraların sözleşmede kararlaştırılan özellikleri taşımadığı ve ayıplı olduğu tespit edilmiştir.
Diğer taraftan bozma ilamı uyarınca davacıdan seçimlik hakkı sorulmuş, malların iade edilerek bedelinin iadesi değil hurda bedelinin düşülerek ayıp bedelinin hesaplanması için ek rapora gönderilmesi istenmiştir. Mahkemece, taraflarca teslim edildiği hususunda ihtilaf olmayan, bozma kapsamında da ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu kesinleşen ızgaraların bilirkişiden ek rapor alınması suretiyle hurda değerinin hesaplanarak ödenen bedelden mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken açıklanan şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple hüküm bozulmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı firmanın yapmakta olduğu Devlet Hava Meydanı Apronu antı yapım işinde pist alanında kullanılacak su ızgaraları için karşı yan firma ile anlaştıklarını, karşı tarafın sözleşme koşullarına aykırı olarak ayıplı mal teslimi yaptığını, bu ızgaraların DHM yetkilileri tarafından kabul edilmediğini ve müvekkilinin sözleşmeye uygun ızgaraları başka bir firmadan almak zorunda kaldığını, davalı tarafından imal edilen ayıplı malların hatalı olduğuna ilişkin olarak Çardak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/3 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını ve bilirkişi raporu alındığını, müvekkili şirket ile karşı tarafın yapmış olduğu 02.12.2014 sözleşme gerekleri yerine getirilmemesi nedeni karşılıklı ihtarlar çekildiğini, daha sonra karşı tarafın göndermiş olduğu sözleşmede belirtilen ızgaraların Çardak Havaalanı sahasına istiflendiğini, davalı tarafından imal edilen malzemelerin yapmış oldukları sözleşmede taahhüt edilen vasıfları taşımadığı gibi dava dışı Hava Meydanları işletmesi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına uymadığını, müvekkili firmanın ayıplı malları kabul etmediğini, ancak delil tespitine yönelik işlem yapılmadığı için malları teslim alıp delil tespiti yaptırdığını, bu ayıplı mallar için nakit olarak davalı tarafa 6.800,00 TL EFT ile ödeme yapıldığını ve 16.000,00 TL’lik ise 28.02.2015 tarihli 011514 no.lu Şekerbank Denizli Şubesine ait çek ile yapılacak olduğunu, müvekkilinin kabul edilmeyen ayıplı mallar için telafisi imkansız zararlara uğramaması için öncelikle çek üzerine ödeme yasağına karar verilmesini, bu nedenlerle ödenmiş olan 6.800,00 TL için ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile istirdat kararı, 16.000,00 TL’lik çek hakkında tedbiren ödeme yasağı kararı verilmesini, yargılama sırasında ödemek zorunda kalınması durumunda istirdat davası olarak kabulüne, ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın icra takibinden önce açılmış menfi tespit davası olması nedeniyle davalının ticari işlerinin yürütüldüğü Sakarya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında düzenlenen 01.12.2014 tarihli sözleşme gereği süresi içerisinde sözleşmede kararlaştırılan ızgaraların teslim edildiğini, yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edilen ölçülerin tamamına yakınının anlaşmaya varılan ölçülerde olduğunu, bilirkişi tarafından tespit edilen farklı ölçümlerinin sebebinin ızgaraların dökümü aşamasında çekme ve gerilme olmasından kaynaklandığını, ızgaraların tabiye tutulduğu işlemlerin niteliği itibariyle ölçülerde ufak değişikliklerin normal olduğunu, ızgaraların kalıplanma şekillerinin elle kum kalıplama olduğunu, bu nedenle çekme meydana gelebileceğini, değişikliklerin tolerans sınırları içeresinde olduğunu, tespit dosyasında TSE standartlarının baz alındığını, ancak sözleşmede TSE standartlarından bahsedilmediğini, bunun dışında TTK’nın 23/c maddesine göre davacı tarafça ihbar yükümlülüğüne uyulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi’nin 22.04.2016 tarihli 2015/266 Esas, 2016/408 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafça ayıbın TTK 23. maddesi gereğince iki gün içerisinde davalıya bildirilmesi gerekirken bu yönde bildirimde bulunulmadığı, ayıbın gizli ayıp olduğunun kabul edilmesi halinde dahi davacı tarafça 8 günlük ihbar süresine uyulmadığı, yine her ne kadar davacı taraf sözleşmeyi feshettiklerini belirtmiş ise de; davanın sözleşmenin feshinden kaynaklanın bir dava olmadığı, dava dilekçesinden ayıplı mal iddiasına dayalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davacının sözleşmenin feshi bildiriminden sonra davaya konu malları teslim alması karşısında fesih iddiasında bulunamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesi’nin 22.04.2016 tarihli 2015/266 Esas, 2016/408 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay ( kapatılan ) 15. Hukuk Dairesi 13.11.2017 tarihli 2016/4967 Esas, 2017/3924 Karar sayılı ilamında; taraflar arasında imzalanan 02.12.2014 tarihli sözleşmede satıcı ve alıcı ibarelerine yer verilmiş ise de sözleşmede ürünün cinsi “50×4,5×4,5 cm ebatlarında, sfero döküm kanal ızgarası ( D400 sınıfı, ağır trafik )” olarak gösterilmiş olup dosya kapsamından istenen ölçüler ve nitelikte su ızgaralarının imal edilerek teslim edileceği konusunda sözleşme bulunduğu anlaşıldığı, bu haliyle taraflar arasındaki sözleşmenin, TBK’nın 470 ve devamı maddelerde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, sevk irsaliyesi tarihi ve ihtarname tarihi de gözetildiğinde süresinde ayıp ihbarının da yapıldığı, bu durumda taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilerek eser sözleşmesine ilişkin hükümlere göre işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinde yanılgıya düşülerek satış sözleşmesi hükümlerine göre inceleme yapılarak süresinde ayıp ihbarı yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
3.İlk Derece Mahkemesi’nin 11.10.2019 tarihli, 2019/287 Esas, 2019/1050 Karar sayılı kararıyla; sözleşme türlerinin farkları incelendiğinde olaydaki ızgara üretimi sözleşmesinin eser sözleşmesi kapsamında incelenmesi gerektiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarının TBK 474.md göre eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içerisinde bildirilmesi gerektiği, ayıp ihbarının süresinde olduğu gözetilerek ilgili hüküm kurulduğu, 01.10.2019 tarihli dilekçe ekindeki ödeme dekontları dikkate alınarak ticari faizlerin başlangıç tarihlerinin tespit edildiği belirtilerek davanın kabulüyle davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davaya konu çek bedeli ödenmiş olmakla dava istirdat davasına dönüştüğünden 16.000,00 TL çek bedelinin 22/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte istirdatına, 6.800,00 TL sözleşme peşinatının 02/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte istirdatına karar verilmiştir.
- İlk Derece Mahkemesi’nin 11.10.2019 tarihli, 2019/287 Esas, 2019/1050 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5.Yargıtay ( kapatılan ) 15. Hukuk Dairesi 13.11.2017 tarihli 2016/4967 Esas, 2017/3924 Karar sayılı ilamında; mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmediği, önceki bozma ilamı ile taraflar arasında pist alanında kullanılacak su ızgaralarının yapımı konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, eserin ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlaşıldığı, 6098 Sayılı TBK 475. maddesinde eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin kullanabileceği seçimlik haklar sayıldığı, ayrıca iş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının da saklı olduğu belirtildiği, delil tespit raporu ve mahkemece yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen teknik bilirkişi raporunda sözleşme konusu eserin ayıplı ( kusurlu ) olduğu belirtilmiş ise de; ayıbın niteliği ve davacı iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceği incelenip değerlendirilmediği, bu durumda mahkemece hükme esas raporu düzenleyen teknik bilirkişiden saptanan ayıbın niteliği ve davacının TBK 475. maddesinde belirtilen seçimlik haklardan hangisini kullanmakta haklı olduğu ve iadesini isteyebileceği bedel ile tenzili gereken ya da onarım bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp değerlendirilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulünün doğru olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; alınan raporda imalatı yapılmış olan demir döküm ızgaraların 02.01.2014 tarihli sözleşmede belirtilen ölçülerde olmadığı, sözleşmede belirtilen en boy ve yüksekliklerden farklı olması nedeniyle kullanım olarak sakıncalarının olabileceği, sıradan bir tüketicinin görebileceği nitelikte olması nedeniyle “acık ayıplı mal” olduğu, imalat olarak tamamen atölyede dökümhanede yapıldıkları, hatalı imalatın tamir edilmesi ve onarılması mümkün olmadığı, yeniden atölyede sözleşmede yazılı ölçülere göre yapılarak yerine montajının yaptırılması gerektiği, bu nedenle onarımının mümkün olmadığı belirtildiği, bozma ilamı gereği; ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabülü ile davacıdan hangi seçimlik hakkı tercih ettiğinin sorulduğu, davacının bedel indirimi talep ettiği, bu durumda ayıp oranı tespitleri için sözleşmeye konu 380 adet su ızgarasının yeri araştırıldığı, davacı tarafından yalnız 11’inin hazır edilebileceği belirtildiği, sözleşme incelendiğinde 6.maddede malın teslimi bölümünde 380 adet 50x45x4,5 cm sfero döküm kanal ızgarası hususunda anlaşma yapıldığı, her ne kadar 22.01.201 tarihli d.iş bilirkişi raporunda ızgaraların kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ızgaraların tamamının mevcut olmadığı, raporun yalnızca 11 adet ızgara için düzenlendiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarı için gecikilmeksizin bildirilmesi gerektiği görülmekle ayıp ihbarı yapılmış ise dahi ayıplı olduğu iddia olunan ızgaraların davacıda olması ve iade olunamayacak olduğu dikkate alınarak ayıplı olan ızgaralar bulunmadığından ve değişik iş dosyası ile de tespit olunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Malların ayıplı olduğunun ihtarının süresi içerisinde davalı tarafa yapıldığını, nitekim son bozma ilamı ile Yargıtay’ın da bu hususu kabul ettiğini,
2.Açılan davada yapılan yargılamanın oldukça uzun sürmüş olması sebebi ile davaya konu ayıplı ızgaraların zaman içerisinde kullanılmamaktan kaynaklı olarak paslandığını ve havaalanı sahasından da çıkarılmak zorunda kalındığını, bu nedenle paslı ve çevreyi tehdit eden bu malların hurdaya gönderildiğini, olayın gerçekleşmesini takiben Çardak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/3 D. İş sayılı dosyası ile ızgaralar üzerinde yapılan tespit ve incelemelerin oldukça detaylı olup tüm ızgaraların aynı şekilde sözleşmeye aykırı olarak, ayıplı bir şekilde imal edildiğini açıkça ortaya koymuş olmasına karşılık tüm bunlar dikkate alınmaksızın son olarak yapılan inceleme ve rapora itibar edilerek yalnızca 11 adet ızgaranın incelendiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yargılama esnasında alınan diğer raporlar ile ızgaraların tamamının ayıplı olduğunun açıkça ortada olduğunu, hurdaya verilen malların hurda bedeli düşülerek ayıp bedelinin hesaplanması ve bu haliyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasalara açıkça aykırı olduğunu,
3.Tüm bunların yanında, gerek Yargıtay tarafından verilmiş olan önceki kararlar gerek yargılama esnasında alınan raporlarla malların ayıplı olduğunun açıkça ortada olduğunu, bu sebeple de taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak ayıplı malları müvekkili şirkete göndererek işbu davanın açılmasına sebebiyet veren tarafın davalı şirket olup lehe vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
C. Gerekçe - Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, eser sözleşmesi uyarınca menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. - İlgili Hukuk
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesi, 437. maddesi, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355-370 - Değerlendirme
1.Taraflar arasında imzalanan 02.12.2014 tarihli sözleşmede belirlenen ölçü ve nitelikte su ızgaralarının imal edilerek teslim edilmesi kararlaştırılmıştır. Davacı ızgaraların sözleşmede kararlaştırılan şekilde imal edilmediği, edimin ayıplı olduğu, yaptığı ödemenin iadesi ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
2.Mahkemenin verdiği kabul kararı, eserin ayıplı olduğu, süresinde ayıp ihbarı yapıldığı, bu aşamada ayıbın niteliğinin ve iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceğinin tespiti gerektiği, iş sahibinin iadesini isteyebileceği bedelin, tenzil ya da onarım için gereken bedel de göz önünde bulundurularak yapılacak hesaplama neticesinde belirlenmesi lazım geldiği belirtilerek bozulmuştur.
3.Mahkemece bozmaya uyulmuş, yapılan inceleme neticesinde 22.01.2015 tarihli d.iş bilirkişi raporunda ızgaraların kusurlu olduğu belirtilmiş ise de ızgaraların tamamının mevcut olmadığı, raporun yalnızca 11 adet ızgara için düzenlendiği, eser sözleşmesinde ayıp ihbarı için gecikilmeksizin bildirilmesi gerektiği görülmekle ayıp ihbarı yapılmış ise dahi ayıplı olduğu iddia olunan ızgaraların davacıda olması ve iade olunamayacak olduğu dikkate alınarak ayıplı olan ızgaralar bulunmadığından ve değişik iş dosyası ile de tespit olunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
4.Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de bozmaya uygun inceleme yapılmamıştır. Şöyle ki dosyanın tetkikinde her iki bozma ilamı neticesinde de eserin ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarı yapıldığı hususlarının kabul edildiği ve kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 15.01.2015 tarihinde yapılan keşif neticesinde 22.01.2015 tarihinde hazırlanan raporda teslim edilen ızgaraların tümünün fotoğraflandığı, içlerinden rastgele seçilen ızgara örneklerinin incelenmesi neticesinde ızgaraların sözleşmede kararlaştırılan özellikleri taşımadığı ve ayıplı olduğu tespit edilmiştir.
5.Diğer taraftan bozma ilamı uyarınca davacıdan seçimlik hakkı sorulmuş, malların iade edilerek bedelinin iadesi değil hurda bedelinin düşülerek ayıp bedelinin hesaplanması için ek rapora gönderilmesi istenmiştir.
6.Mahkemece, taraflarca teslim edildiği hususunda ihtilaf olmayan, bozma kapsamında da ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu kesinleşen ızgaraların bilirkişiden ek rapor alınması suretiyle hurda değerinin hesaplanarak ödenen bedelden mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken açıklanan şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple hüküm bozulmuştur.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.06.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1183 adet zeytinyağı ahşap kutu imalatı hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3174
K. 2011/2972
T. 17.5.2011
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, davalıya ödenen iş bedelinin iadesi ve manevi tazminatın tahsili istemleriyle açılmış; mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-)Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
Davacı vekili, taraflar arasında 13.12.2007 tarihli yazılı sözleşme yapıldığını; davalının sözleşmede yazılı koşullarla 1183 adet zeytinyağı şişesi ahşap kutusunun imalatını yaparak davacıya teslimini yüklendiğini, iş bedelinin tümünün ödendiğini; ancak, 741 adet kutuların iç kısımlarının solvent denilen madde ile kaplanmış olması sonucu, solvent buharının koktuğunu ve kutuların kullanılamadığını ve ayıp ihbarının davalıya süresinde bildirildiğini ileri sürerek; 741 adet ahşap kutu için ödenen 6.557,00 TL bedelin, yaptırılan ikame kutular sebebi ile ödenen 1.807,50 TL maddi tazminatın toplamı olan 8.364,00 TL’nin ve ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, davalının sözleşme hükümlerine uygun şekilde yüklendiği edimini ifa ettiğini; kolilerde saklanan kutularda kokuların bulunmasının normal olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında 13.12.2007 tarihli adi yazılı sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme. B.K.’nun 355. maddesinde tanımlandığı üzere; niteliğince, bir eser sözleşmesidir. Davacı iş sahibi; davalı yüklenicidir. Davalı yüklenici, sözleşmenin 2. maddesinde yazılı özellikleri içerir şekilde 1183 adet zeytinyağı şişesi ahşap kutusunun tanesini (7,50 TL + KDV) bedelle ve ayrıca (2,75 TL + KDV) olmak üzere toplam (687,50 TL + KDV) tutarlı koli yapımını yüklenmiştir. Yüklenilen işin bedelinin davacı tarafından davalıya tamamen ödenmiş olduğu çekişmesizdir.
Yüklenici, imalini yüklendiği eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen ve sanat kurallarına ve ayrıca eser sahibinin sözleşmeden beklediği amacına uygun şekilde ve tamamlanmış olarak eser sahibine teslim etmekle yükümlüdür. Yüklenicinin yükümlülüğü, B.K.’nun 356. maddesi hükmünde öngörülen “özen” ve aynı Kanunun 357. maddesinde düzenlenen “sadakat” borçları gereğidir.
B.K.’nun 360. maddesi gereğince; eser, eser sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet kurallarına göre kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşmeye önemli ölçüde aykırı olursa eser sahibi bu eseri kabulden kaçınabilir; eserdeki kusur veya sözleşmeye aykırılık belirtilen ölçüde önemli değilse, eser sahibi, eserin değerindeki eksiklik oranında, bedelin indirilmesini; eğer kusurların giderilmesi büyük harcamaları gerektirmiyorsa, onarım giderlerinin tahsilini yükleniciden talep edebilir. B.K.’nun 360. maddesi hükmü, eserdeki ayıp durumunu ve derecesini ve eser sahibinin seçimlik haklarını düzenlemektedir. Somut olayda, parça parça davacıya teslimi yüklenilen 741 adet kutunun, kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğu ileri sürülerek bu sayıdaki kutular için davalıya ödenen iş bedelinin iadesi de dava edilmektedir. Ayıp, bir malda veya eserde sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda B.K.nın 359. gizli ayıplarda ise 362. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunması halinde iş sahibi aynı Kanun’un 360. maddesi hükmünde tanınan haklarını kullanabilir. Ancak, ayıbın niteliği ve derecesinin belirlenebilmesi için imal edilen eser üzerinde işin uzmanı olan bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla mahkemece inceleme yaptırılması zorunludur. Ayıplı olduğu ileri sürülen kutular üzerinde davacı tarafından İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/1906 D.iş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan delil tespiti sonucu sunulan 3.1.2008 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacıya ait depoda 595 adet kutunun saptandığını ve bu kutuların içlerinin rahatsız edici ve insan sağlığına zararlı olan yoğun solvent koktuğu açıklanmıştır. Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, bilirkişilerin inceleme konusu işin uzmanı olup olmadıkları anlaşılamadığı gibi; incelemenin de kutular üzerinde yapılmadığı anlaşılmıştır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davacı tarafta bulunan ve ayıplı olduğu ileri sürülen sözleşme konusu kutular üzerinde işin uzmanı olan bilirkişi kurulunca inceleme yaptırılması ve ayıbın derecesine ve niteliğine ilişkin görüş alınması, kutuların kabul edilmeyecek derecede ayıplı olduğunun saptanması durumunda bu kutular için davalıya ödenen bedelin taleple bağlı kalınmak suretiyle davalıdan tahsiline; kutulardaki kusurun eserin reddini gerektirmeyecek derecede olduğunun belirlenmesi halinde ise; mahkemece takdir yetkisi kullanılarak, iş bedelinden indirim yapılması gerektiği düşünülerek indirilmesi gereken bedele veya ayıbın giderilmesi olanaklı ise giderim bedellerinin hesaplattırılarak, talep de aşılmamak koşuluyla, davalıdan tahsiline; ayıpların bulunmaması halinde ise, davanın reddine karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte belirtilen sebeplerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle diğer temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
30.000 adet zarf teslimini hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2020/742
K. 2021/30
T. 13.1.2021
- ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN İŞ BEDELİNDEN DOĞAN ALACAĞIN TAHSİLİ (Birleşen Dava Sözleşmenin Feshinden Kaynaklanan Cezai Şart Ardiye Ücreti ve Damga Vergisi Alacağı – Sözleşme Eki Şartnamedeki Prosedüre Uygun Olarak Yapılan İlk Muayene ve İtiraz Yapılmışsa İtiraz Üzerine İkinci Muayene Sonucu Düzenlenen Rapor İtiraz Yapılmamışsa İlk Muayene Raporunun Kesinleştiği Gözetilerek Davanın Sonuçlandırılacağı )
- SÖZLEŞMENİN FESHİNDEN KAYNAKLANAN CEZAİ ŞART ARDİYE ÜCRETİ VE DAMGA VERGİSİ ALACAĞI (Asıl Dava Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İş Bedelinden Doğan Alacağın Tahsili – Sözleşme Eki Şartnamedeki Prosedüre Uygun Olarak Yapılan İlk Muayene ve İtiraz Yapılmışsa İtiraz Üzerine İkinci Muayene Sonucu Düzenlenen Rapor İtiraz Yapılmamışsa İlk Muayene Raporunun Kesinleştiği Gözetileceği )
4857/m.470
ÖZET : Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili, birleşen dava ise sözleşmenin feshinden kaynaklanan cezai şart, ardiye ücreti ve damga vergisi alacağının tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptâli talebinden ibarettir. Mahkemece, sözleşme eki şartnamedeki prosedüre uygun olarak yapılan ilk muayene ve itiraz yapılmışsa itiraz üzerine ikinci muayene sonucu düzenlenen rapor, itiraz yapılmamışsa ilk muayene raporunun kesinleştiği gözetilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken,bu hususta asıl ve birleşen davalarda değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı-birleşen davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili, birleşen dava ise sözleşmenin feshinden kaynaklanan cezai şart, ardiye ücreti ve damga vergisi alacağının tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptâli talebinden ibarettir. Davacı-birleşen davalı yüklenici, davalı-birleşen davacı ise iş sahibidir.
Asıl dosyada davacı yüklenici vekili, davalı iş sahibi ile aralarında imzalanan 23.01.2012 tarihli sözleşme gereği 30.000 adet zarf teslimini üstlendiklerini ve malları 2 parti halinde teslim ederek 10.000,00 TL kesin teminat mektubu verdiklerini,davalı iş sahibi idarenin teslim edilen bir kısım zarfların teknik şartnameye uygun olmadığı gerekçesiyle sözleşmeyi haksız olarak feshettiğinden bahisle bedeli ödenmeyen zarflara ilişkin 122.265,00 TL ürün bedeli, ardiye bedeli ve 10.000,00 TL nakde çevrilen kesin teminat bedeli olmak üzere toplam 134.250,06 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı idare ise teslim edilen zarfların şartnamesine uygun olmadığından davanın reddini savunmuştur. Birleşen davada ise davacı idare, teslim edilen 22.230 kutu zarfın sözleşme şartlarına ve teknik şartnameye uygun olmadığının tespiti üzerine sözleşmenin feshedildiğinden bahisle, sözleşmeden kaynaklanan 12.226,50 TL cezai şart alacağı, 1.883,90 TL ardiye ücreti ve 201,74 TL fesih damga vergisi alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptâlini istemiştir.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda yüklenici tarafından açılan davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine, Dairemizin 13.12.2018 taıih, 2018/3441 Esas, 2018/5045 Sayılı ilamı ile … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/96 Esas sayılı dosyasında davacı iş sahibi tarafından davalı yüklenici aleyhine açılan davada haklı fesih nedeniyle cezai şart, ardiye ücreti ve fesih damga vergisi olmak üzere 14.312,14 TL talep edildiği, eldeki dosyada iş bedeli ve bahsi geçen dosyada da cezai şart bedeli talep edilmekte olup, her iki davanın temelini taraflar arasında imzalanan 23.01.2012 tarihli sözleşme oluşturduğundan eldeki dosya ile … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/ 96 Esas sayılı dosyanın 6100 Sayılı HMK’nın 166. maddesi gereğince birleştirilerek her iki davanın birlikte değerlendirilip hüküm kurulması yönünde bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucu dosyalar birleştirilmiş, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş ve verilen karar davalı-birleşen davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin eki niteliğinde olan İç Piyasadan Yapılacak Satın Almalara İlişkin Ticari Şartname’nin “Muayene ve Tesellüm” başlıklı 18. maddesinde; yapılan muayene sonucu mallar reddedilip yüklenici tarafından süresi içinde itiraz edilirse, idarenin göstereceği resmi bir kuruluşa ikinci muayene yaptırılarak itiraz konusu kısımların inceleneceği, ikinci muayene sonucu düzenlenen raporun kesin olup, anlaşmazlığın mahkemelere intikali halinde taraflarca nihai belge olarak kabul edilip başkaca bir delil ileri sürülemeyeceği kararlaştırılmıştır.
Satın Almalara İlişkin Ticari Şartname’nin 18. maddesinde sözleşme konusu olup temin ve teslim edilen malın denetim ve muayenesi ile ilgili yapılan düzenlemeler, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nın 193. maddesi hükümleri gereği belirli bir hususun ispatı için yapılmış delil sözleşmesi niteliğinde olduğundan görevi gereği mahkemeler ve temyiz halinde Yargıtay tarafından kendiliğinden gözetilir (Yargıtay 15. HD’nin 25.01.2008 gün 2006/5660 Esas 2008/407 Karar, 04.06.2014 gün 2013/5278 Esas 2014/3802 Karar sayılı ilamları ).
Buna göre mahkemece, sözleşme eki şartnamedeki prosedüre uygun olarak yapılan ilk muayene ve itiraz yapılmışsa itiraz üzerine ikinci muayene sonucu düzenlenen rapor, itiraz yapılmamışsa ilk muayene raporunun kesinleştiği gözetilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken,bu hususta asıl ve birleşen davalarda değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı-birleşen davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı-birleşen dava davacısı yararına BOZULMASINA, ödenenden 5766 Sayılı Kanun’un 11. maddesiyle yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 437,00 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 13.01.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
memba suyu reklam etiketleri imali hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2011/596
K. 2011/1258
T. 2.3.2011
- ESER SÖZLEŞMESİ ( Akdi İlişkinin İspat Edildiği/Yazılı Sözleşme Yapılmadığı İşin Bedelinde de Anlaşmaya Varılmadığı – Yapıldığı ve Teslim Edildiği Kanıtlanacak Etiketlerin İmal ve Teslim Tarihindeki Serbest Piyasa Fiyatlarıyla Bedelinin Hesaplattırılacağı )
- BAKİYE İŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Yapıldığı ve Teslim Edildiği Kanıtlanacak Etiketlerin İmal ve Teslim Tarihindeki Serbest Piyasa Fiyatlarıyla Bedelinin Hesaplattırılacağı – Yazılı Sözleşme Yapılmadığı İşin Bedelinde de Anlaşmaya Varılmadığı )
- İŞ BEDELİNİN HESAPLATTIRILMASI ( Akdi İlişkinin İspat Edildiği/Yazılı Sözleşme Yapılmadığı İşin Bedelinde de Anlaşmaya Varılmadığı – İmal ve Teslim Tarihindeki Serbest Piyasa Fiyatlarıyla Bedelinin Hesaplattırılacağı )
818/m. 355, 366
ÖZET : Taraflar arasındaki akdi ilişki ispat edilmiş durumdadır, ancak yazılı bir sözleşme yapılmadığı gibi işin bedelinin ne olduğu hususunda da herhangi bir anlaşmaya varılmış değildir. Davacı yanca yapıldığı ve teslim edildiği kanıtlanacak etiketlerin imal ve teslim edildikleri tarihteki serbest piyasa fiyatlarıyla bedelinin uzman bilirkişi marifetiyle hesaplattırılarak yapılan ödemeler de düşüldükten sonra sonucuna göre bir hükme varılması gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik sebebiyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, B.K.nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisine dayandırılmış olup bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine itirazın iptali, takibin devamı ve %40 icra-inkar tazminatının ödetilmesi istenmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-)Davacı, davalıya memba suyu reklam etiketleri imal ettiğini iddia ederek kalan-ödenmeyen iş bedelinin ödetilmesi için icra takibi başlatmıştır. Davacı yüklenici; davalı ise iş sahibidir. Davalı, davaya yanıt vermeyerek davanın reddini istemiştir. Sunulan delillerle taraflar arasındaki akdi ilişki ispat edilmiş durumdadır. Ne var ki, taraflar arasında yazılı bir sözleşme yapılmadığı gibi işin bedelinin ne olduğu hususunda da herhangi bir anlaşmaya varılmış değildir. Bu durumda B.K.nın 366. maddesi uyarınca davacı yanca yapıldığı ve teslim edildiği kanıtlanacak etiketlerin imal ve teslim edildikleri tarihteki serbest piyasa fiyatlarıyla bedelinin uzman bilirkişi marifetiyle hesaplattırılarak yapılan ödemeler de düşüldükten sonra sonucuna göre bir hükme varılması gerekirken taraflar arasında, yapılan işin miktarı ve bedeli konusunda anlaşma varmışçasına yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle hükümün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 2.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
ayıplı baskı yapılması sebebiyle zarara uğranıldığı iddiasıyla 300.000 adet basılan export bitki sağlık sertifikasının basılması hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 2018/203
K. 2018/1428
T. 9.4.2018
- ESER SÖZLEŞMESİ ( Sözleşme Tarihi İtibariyle Uygulanması Gereken Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununa Göre Eser Kusurlu Olursa İş Sahibinin Kabulden Kaçınabileceğinin Belirtildiği – Bilirkişi Raporunun BK’nun Ayıp Hükümlerine Uygun Olmadığı/Ek Rapor Alınıp Sözleşmeye Aykırılık İddiası Değerlendirilerek Sonuca Gidilmesi Gerektiği )
- AYIP SEBEBİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ ( Eser Sözleşmesi – Uygulanması Gereken Kanunun 818 Sayılı BK Olduğu/Yüklenici Tarafından Basılan ve Ayıplı Olduğu İddia Edilen Sertifikaların Sözleşmeye Uygunluğu Değerlendirilmeden ve Buna Göre Baskı ve Kağıt Bedeli Hesaplanmadan Kurulan Hükümde İsabet Bulunmadığı )
- 818 SAYILI BK’NIN UYGULANMASI ( Eser Sözleşmesinin Tarihine Göre Değerlendirme Yapılması Gerektiği – Bilirkişi Raporunun BK’nun Ayıpla İlgili Hükümlerine Uygun Olmayıp Yeterli ve Hükme Esas Alınacak Nitelikte Olmadığı/Yapılan İşin Ne Kadarının Kabul Edilemez Olduğu Saptanmadan Hüküm Kurulmasının Bozma Sebebi Olduğu )
- BİLİRKİŞİ RAPORUNUN HÜKME ESAS ALINACAK NİTELİKTE OLMAMASI ( Ayıplı Olduğu İddia Edilen Sertifikaların Ne Kadarının Kabul Edilemeyecek Derecede Ayıplı Olduğunun Saptanması ile Talep Edilebilecek Baskı ve Kağıt Bedelinin Hesaplattırılması Gerektiği – Hatalı Değerlendirmeyle Verilen Kararın Bozulması Gerektiği/Eser Sözleşmesi )
492/m.13
818/m.360
ÖZET : Asıl ve birleşen davalar, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup her iki dosya davacısı iş sahibinin bitki sağlık sertifikalarının ayıplı basılması sebebiyle uğradığı zararın tahsili istemine ilişkindir.
Bilirkişi raporu, 818 Sayılı Kanun’un ayıpla ilgili hükümlerine uygun olmadığı gibi yeterli ve hükme esas alınacak nitelikte de kabul edilemeyeceğinden; Mahkemece yapılacak iş, alınacak ek raporla davalı yüklenici şirket tarafından basılan ve ayıplı olduğu iddia edilen sertifikaların ne kadarının sözleşmede kabul edilen şartlara göre kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğunun saptanması, belirlenecek miktara göre talep edilebilecek baskı ve kağıt bedelinin hesaplattırılması ve sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş ve kararın bozulması gerekmiştir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davacısı vekili ile asıl ve birleşen dosya davalısı … Hırdavat Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik sebebiyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Asıl ve birleşen davalar, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup her iki dosya davacısı iş sahibi idare, bitki sağlık sertifikalarının ayıplı basılması sebebiyle uğradığı zararların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, mahkemece yüklenici şirket ve davalılardan biri aleyhine açılan davanın kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davaların reddine dair verilen karar davacı, davalılardan yüklenici şirket vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalı yüklenici şirketin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- )Davacı idare davalı tarafından ayıplı baskı yapılması sebebiyle zarara uğranıldığı iddiasıyla asıl davada 300.000 adet basılan export bitki sağlık sertifikasından kullanılmayan 206.854 adedinin birleşen davada ise 50.000 adet basılan re-export bitki sağlık sertifikasından kullanılmayan 45.028 adedi için ödenen baskı ücreti ve kullanılamayan kağıtların bedelinin davalılardan tahsili istenilmiştir. Davalı yüklenici şirket temsilcisi kendisine verilen örneğe uygun olarak basım işlerini gerçekleştirdiğini savunmuştur. Dava konusu sertifikaların basılarak davacı iş sahibine tesliminden sonra yanlış basıma dair olarak gerçekleştirilen ve davalı şirket temsilcisinin de katıldığı anlaşılan 25.12.2006 tarihli toplantı sonucunda tutulan tutanakta, sertifika basımında bir takım hatalar bulunduğu, ülkelere bildirimi yapılan örneklere göre ayıklanması ile kullanılacak olanların belirlenmesi, arta kalanların tutanakla tespit edilerek kullanılmadan muhafaza edilmesi gerektiği, kırk beş gün içinde … Zirai Karantina Müdürlüğü kontrolünde yeni sertifika basılmasının uygun olacağı, kullanılamayacak olan sertifikaların masraflarının yüklenici ( matbaa ) tarafından tanzim edilmesi gerektiği, konunun teftiş kurulunca inceleneceği belirtilmiştir. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlere yazdığı 24.04.2007 tarih ve 16317 Sayılı yazıda, re-export bitki sağlık sertifikalarında değişiklik yapılmadığı, export bitki sağlık sertifikalarının ise 20 Haziran 2007 tarihinden itibaren değişeceği bildirilmiştir. Teftiş kurulunca hazırlanan 22.05.2008 onay tarihli 01.04.2008 tarihli soruşturma raporu ve 30.06.2009 onay tarihli raporlarda örnek ve teknik şartname oluşturulmadan hazırlanan ve yeterince inceleme yapılmadan teslim alınan sertifikalarda ayıplar bulunduğu, export sertifikalarının 93.146 adetinin, re-export sertifikalarının ise 4.972 adetinin kullanıldığı, kullanılamayan sertifikalar sebebiyle de 22.089,94 TL ve 5.600,23 TL kamu zararlarının oluştuğunun belirtildiği, bu tutarlar esas alınarak asıl ve birleşen davaların açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece 16.10.2012 tarihli celsede bilirkişilerden, kullanılmayan sertifikaların herhangi bir değerinin olup olmadığı, belirlenen zarardan indirim yapılıp yapılmayacağı, ayıplı sertifikaların ne kadarının dava ve rapor tarihi itibariyle kullanılmadığının tespiti ve bulunduğu yerde sayımlarının yapılmasına karar verilmiştir. 09.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda, sertifikaların arzulanan özelliklere ve güvenilirliğe sahip bulunmadığı, alınan idari kararla kullanımlarından vazgeçilmiş olması sebebiyle kullanılmayan sertifikaların hiçbir mali değeri olmadığı, müfettiş raporundan kullanılabilecek olanların zaman içerisinde kullanıldığının anlaşıldığı, 49 il müdürlüğüne hitaben yazılan 24.04.2007 tarihli yazıyla sertifikaların yenilendiği ve 19.06.2007 tarihinden itibaren kullanılmayacakları bildirildiği ve 25.12.2006 tarihli tutanakla iptal edilecek olan sertifikaların 5 ayrı zirai karantina müdürlüğünde muhafaza edilmesi kararlaştırıldığından bilirkişi heyetince yeniden sayımının mümkün olmadığı, esasen müfettiş raporu öncesinde idarece sayım yapılarak kullanılmayanların tespit edildiği ve tespit sonrasında rakamlarda değişiklik olmadığı sonucuna varıldığı belirtilerek idarece dava dilekçesinde belirtilen sertifika sayıları esas alınmak suretiyle ayıp sebebiyle uğranılan zararların hesaplandığı, mahkemece de bilirkişi raporu esas alınarak hatalı olan ve kullanılmayan sertifikaların toplam değerinin hükümde belirtilen miktarda bulunduğu belirtilerek davalı yüklenici şirket ve davalılardan … hakkındaki talebin kabulüne, diğer davalılar hakkındaki taleplerin ise reddine karar verilmiştir. Davalı şirket vekili temyiz dilekçesinde ayıplı olduğu iddia edilen sertifikaların mahkemeye sunulmadığı, bilirkişilerce ayıplı ve ayıpsız ürünlerin ayrımının yapılmadığı ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
Ayıp, bir malda ya da eserde yasa ve sözleşme hükümleri gereğince bulunması gereken unsurların bulunmaması; bulunmaması gereken bozuklukların ise bulunmasıdır. Sözleşme tarihi itibariyle uygulanması gereken mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 360. maddesi hükmü gereğince, eser, iş sahibinin kullanamayacağı ve nısfet kurallarına göre kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşmeye önemli ölçüde aykırı olursa, iş sahibi, bu eseri kabulden kaçınabilir; bunda yüklenicinin kusuru varsa maddi zararlarının giderilmesini talep edebilir. Eserdeki kusur veya sözleşmeye aykırılık az yukarda açıklanan ölçüde önemli değilse, iş sahibi, değerindeki eksiklik oranında, bedelin indirilmesini isteyebilir; eğer kusurların giderilmesi büyük harcamaları gerektirmiyorsa yükleniciyi onarıma zorlayabilir; bunda yüklenici kusuru varsa, gerçekleşmiş ise maddi zararlarının giderilmesi de talep edilebilir. Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak imâlini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda, iş sahibi, aynı Kanunun 360. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ancak, iş sahibinin sözü edilen haklardan hangisini kullanması gerektiğini mahkeme takdir eder. Bu sebeplerle de ayıplı olduğu savunulan ürünlerin tümü üzerinde uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yapılması zorunludur. Mahkemece, yaptırılan inceleme sonucu sunulan bilirkişi kurulu raporu, 818 Sayılı Kanun’un ayıpla ilgili hükümlerine uygun olmadığı gibi yeterli ve hükme esas alınacak nitelikte de kabul edilemez. Mahkemece yapılacak iş; bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla davalı yüklenici şirket tarafından basılan ve ayıplı olduğu iddia edilen sertifikaların ne kadarının sözleşmede kabul edilen şartlara göre kabul edilemeyecek derecede ayıplı olduğunun saptanması, belirlenecek miktara göre talep edilebilecek baskı ve kağıt bedelinin hesaplattırılması ve sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan sebeplerle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin tüm, davalı yüklenici şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı sebeplerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/j maddesi gereğince asıl ve birleşen dosya davacısından harç alınmasına yer olmadığına, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısı … Hırdavat Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 09.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
500 adet ajandanın basımı hakkında
T.C.
YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
E. 1989/1784
K. 1989/2573
T. 30.5.1989
- ESER SÖZLEŞMESİ ( Eserin Ayıplı Olması Nedeniyle Kabul Edilmemesi )
- AYBA KARŞI TEKEFFÜL ( Reklam Maksadıyla Yaptırılan Eserin Muayene Sonucu Ayıplı Olduğunun Ortaya Çıkması )
- MUAYENE VE İHBAR MÜKELLEFİYETİ ( Eserdeki Ayıptan Sorumlu Tutulabilme )
- EŞANTİYON MAKSADIYLA HAZIRLATILAN AJANDA ( Ayıptan Müteahhidin Sorumluluğu )
- MÜTEAHHİDİN SORUMLULUĞU ( Eşantiyon Maksadıyla Hazırlatılan Ajandadaki Ayıptan )
818/m.355,359,360
ÖZET : Bilirkişi kurulu raporunda tesbit edildiği üzere davalı şirketin reklamını yapacak olan ajandaların her türlü ayıp ve hatadan ari olması gerekir. Örneğine, özel teknik şartnameye uygun olarak hazırlanmayan dava konusu ajandaları davalı şirketin kabul etmemekte haklı olduğu belirtildiğine göre Borçlar Kanununun 360/1. maddesi gereğince davanın reddi gerektiği halde ticari satış ve trampa akitleri için düzenlenmiş bulunan Türk Ticaret Kanunu
nun 25. maddesi hükmünün olayda uygulanması suretiyle hüküm kurulması yanlıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara İkinci Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 2.03.1988 tarih ve 604-236 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı Vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davalı, 500 adet ajandanın basımı için davacıya 23.10.1986 tarihli mektupla siparişte bulunmuş, davacı da 27.10.1986 tarihli mektup ile siparişi kabul etmiştir. Sipariş mektubunda 2 adet örnek ajanda gösterildiği gibi 1 adet özel teknik şartname de bu mektuba eklenmiştir. Görülüyor ki, taraf iradeleri ile taraflar arasında karşılıklı edimleri içeren bir eser sözleşmesi oluşmuştur. Kural olarak eser sözleşmesi taraflardan biri diğer tarafın vermeyi taahhüt ettiği bedel karşılığında bir şey imalini içeren bir akittir. Eser sözleşmesi herhangi bir şekle bağlı tutulmamıştır ( BK. m. 355 ). O halde eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların öncelikle tarafların kararlaştırdıkları kurallara ve yasada öngörülen özel hükümlere göre çözümlenmesi gerekir. Bu cümleden olarak iş sahibi eseri teslim aldıktan sonra, işlerinin elverdiği ölçüde o şeyi muayene etmek ve kusurları varsa bunları yükleniciye bildirmek zorundadır. Açık ayıbın derhal yükleniciye bildirilmesi gerektiği gibi gizli ayıp niteliğinde olan kusurların ortaya çıkması halinde de aynı süre içinde yükleniciye ihbarı gerekir. İhbarın tabi olduğu süre taraflar arasındaki sözleşmede açıklanmadığı taktirde Borçlar Kanunu
nun 359/1. maddesinde belirtildiği üzere bunun “işlerin mutad cereyanına göre” saptanması yasa gereğidir.
Somut olayda davacının dizgi, baskı ve ciltlenmesini üstlendiği ajandaları 10.12.1986 tarihinde davalıya teslim etmiş, ancak faturasını 18.12.1986 tarihinde düzenlemiştir. Bunun üzerine davalı iş sahibi aradan bir hafta geçmeden muayene komisyonu oluşturmuş olup bu komisyonun ajandalarda ayıpları belirten 26.12.1986 tarihinde hazırladıkları tutanak 30.12.1986 tarihinde davalı şirketin temsile yetkili organı tarafından onaylanmıştır. Burada önemli olan husus eserdeki ayıbın şirket temsilcisince öğrenildiği tarihin saptanmasıdır. Kuşkusuz ayıp ihbarını yapacak organ şirketin onay yetkisini haiz organı olması gerekir. Çünkü sözleşmenin tarafı da bu organdır. Öyle ise ihbar yükümlülüğünün saptanmasında yasada öngörülen “işlerin mutad cereyanına” ilişkin sürenin bu onay tarihinden başlatılması gereklidir. Davalı şirket 30.12.1986 tarihinde eserdeki kusurları öğrenmesi üzerine bunları karşı tarafa makul bir süre içinde 2.1.1987 tarihinde ihtar ettiği anlaşılmaktadır. 1 Ocak tarihi resmi tatil olduğu gözönünde tutulunca ihbarın iki gün gibi kısa bir süre içinde yapılmış olduğu ortadadır.
O halde 4.2.1988 tarihli bilirkişi kurulu raporunda tesbit edildiği üzere davalı şirketin reklamını yapacak olan ajandaların her türlü ayıp ve hatadan ari olması gerekir. Örneğine, özel teknik şartnameye uygun olarak hazırlanmayan dava konusu ajandaları davalı şirketin kabul etmemekte haklı olduğu belirtildiğine göre Borçlar Kanununun 360/1. maddesi gereğince davanın reddi gerektiği halde ticari satış ve trampa akitleri için düzenlenmiş bulunan Türk Ticaret Kanunu
nun 25. maddesi hükmünün olayda uygulanması suretiyle hüküm kurulması yanlıştır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 30.5.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.